Bu satırları yazmak kolay değil. Çünkü ne söylesem, olanı değiştirmeyecek. Ama içimde tutarsam, daha çok acıtacak. Bazen kırmak istemediğin kişiyi kırıyorsun. Sırf kendini korumak için, sesi yükseltiyorsun… Sırf güçlü görünmek için, ilgisiz davranıyorsun… Ama gece olunca, herkes çekilince, kalıyorsun kendi sessizliğinle. O zaman fark ediyorsun: Güçlü değil, vicdansız görünmüşsün. Düşünüyorum… Acaba hangi kelimem battı sana? Acaba sustuğum hangi an daha çok acıttı? Hangi hareketim "değersizim galiba" dedirtti sana? Bilmek istiyorum çünkü fark etmek, düzeltmenin ilk adımı. Ve fark ettim… Ben sadece seni değil, kendi vicdanımı da kırmışım. Kalbimi rahatlatmak için değil, senin kalbini rahatlatmak için söylüyorum: Haksızdım. Düşüncesizdim. Haddimi aştım. Senin sessizliğin çok şey anlattı. Ve ben sustuğun anda anladım aslında, En çok konuşman değil, susman canımı yaktı. Bu özür, öylesine yazılmış bir kelime değil. Bir pişmanlık değil sadece, Bir farkındalık, bir iç hesaplaşma. Ben değişmek istiyorum. Daha dikkatli, daha anlayışlı, daha “ben değil, biz” diye düşünen biri olmak istiyorum. Çünkü senin gibi biri, her insanın hayatına bir kez uğrar… Ve ben o şansı kırmak istemem. İnan bana… Bugün yaşanan her şeyi tekrar tekrar kafamda oynatıyorum. Söylemem gerekenleri söylememişim. Susmam gereken yerde, boş konuşmuşum. Yorgundum diyemezsin, çünkü sen de yorgundun. Ama yormadın… Ben ise yorulmuş bahanesiyle yormuşum. Ve şimdi oturmuş, kendimle yüzleşiyorum. Sessizliğini suçlayamıyorum, çünkü o sessizlikte bir ayna tuttun bana. Bu mektubu okurken gözlerin dolarsa… Bil ki, bu satırlar sadece kelime değil, içimdeki yük. Affet demek kolay belki… Ama affetmesen de… Bil ki bir yerde, Birisi yaptığı hatayı gerçekten anlamış, içine oturmuş.